30 Ağustos 2012 Perşembe

"ALEXSİZ" BAŞIN CEZASINI "KURUMSAL YAPI" ÇEKERMİŞ...

     Günün birinde bir bayan mutfağa girip yemek yapmaya başladı.Eşine,çocuklarına ve ailesine yemek hazırlıyor.Çorbanın yanında güzel bir sıcak yemek yapacak ama ne şanssızlık ki bu bayan tuzu hiç mi hiç sevmiyor.Eskiden çok severdi ama sonradan fark etti ki bu tuz onu rahatsız ediyor.Kendi kendine dedi ki; yemeği yapan benim o yüzden ister atarım tuzunu ister atmam.Başladı yemeğe,koydu malzemeleri, yemeği hazırladı.Akşam ailesi geldi, sofraya oturdular.Yemek başladı ama herkesin yüzü bir garip oldu.Çorbada ve yemekte tat yok.Evet belki karın doyuruyor o yemek ama yenilen yemekten hiç bir şey anlaşılmıyor.Tuzu çok seven ailesi ısrarla tuz isteyince o da mecburen koyuyor sofraya tuzu.Tuz devreye girmeye başlıyor ama bu sefer de etkisini gösteremeden yemek bitiyor ve alıyor herkesi bir homurdanma.Sizce yemeğin tadını kaçıran kim? Yemeği yapan bayan mı yoksa yemeğin tadını almak isteyen ve istediği olmayınca tepki gösteren aile mensupları mı?

     Sanırım şaşırdınız ben bunları yazdığım zaman.Garip garip baktınız ekrana okudunuz kaldınız.İşte benim durumum da budur.Bakıyorum son günlerde dışardan bir göz olarak Fenerbahçe haberlerine,hep bir kavga hep bir anlaşmazlık var.Hani bizi kimse yıkamaz diyordu Aykut Kocaman,futbolcular ve yöneticiler.Ortaya çıkan kavganın sebebi nedir? Anlayanınız varsa ne olur topluma da anlatsın.Senelerdir Fenerbahçe'de kalitesiyle fark yaratan,takımı alıp götüren,taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanmış,uğruna "bir Alex değil" diye tshirt basılan ve geçen sezon takımı son dakikaya kadar umutlu olarak getiren Alex de Souza değil miydi?

     Amacım Aykut Kocaman'a saygısızca bir eleştiri yapmak değil ama aklım almıyor.Eğer bir oyuncuyu kadroda düşünmüyorsanız,transfer sezonunun başında yollarınızı ayırıp takımı öyle hazırlarsınız.Alex takımda oldukça siz Alex'i kolay kolay kesemezsiniz.Sebebini dün akşamki oyundan gördük.Alex girene kadar ruhsuz oynayan ve zaman bitirmeye çalışan takım Alex ile beraber basan,koşan,sağdan soldan orta yapan ve rakibi sahasına gömen bir oyun oynadı.Sebebi ise takımın Alex ile beraber oynamaya çok alışmış olmasıdır.Siz bu oyuncuyu kenarda tutarsanız,sahadaki oyuncular hep onu isterler.Ya en başından sileceksiniz yada sonradan takımdan kesmeyeceksiniz.

     Şimdi düşünsek mesela,Galatasaray Selçuk İnan'sız yada Bursaspor Batalla'sız bu kadar etkili oynayabilir mi? Takımların bazı mihenk taşları vardır ki oyunu güzelleştirir,takımı ateşler ve tat katar.Alex de bunlardan biri ki bence Fenerbahçe ile özdeşleşen en önemli isimlerdendir.Siz aldığınız kararları keskin,tepeden indirme uygularsanız sonunda değil tur,sonunda mevkinizi de kaybedersiniz.Durup dururken takımda gerginliğe sebep olup sonra da oyuncuyu suçlamak ne kadar doğru bilemiyorum.En başta anlattığım gibi taraftarlar da tat-tuz istiyor ama siz tuzu sonradan çıkarırsanız oyunu güzelleştirirsiniz ama bu turu geçmenize yetmez,yani yemek biter.Bana göre anlamsız bir kavgada kaybeden Fenerbahçe oldu.Rakibin en çok çekindiği oyuncuyu maça başlatmadınız,son 30 dakika kurtarıcı olarak soktunuz ama asist de yapmasına rağmen bu yetmedi.Belki oyuncuyla karşı karşıya gelmek onur kırıcı olabilir ama bilmelisiniz ki bir taraftar için tura veda etmek de son derece hayal kırıklığı yaratır.SAYGILARIMLA...      

27 Ağustos 2012 Pazartesi

İNÖNÜ'DE İLAHİ ADALET...

     Bu gece koltuğuma oturduğumda kafamda bazı düşünceler vardı.Kağıt üstündeki Galatasaray, kaliteli kadrosu ile yeniden yapılanmaya giden Beşiktaş'ı sürklase eder kanısındaydım.Galatasaray Selçuk gibi bir maestroya,Umut gibi bir çabuk santrafora ve Elmander gibi kuleye sahipti.Diğer tarafta ise sanki toplama bir takım görüntüsü veren bir Beşiktaş gözüküyordu.Maçtan evvel yalan olmasın fark bile olacağını söyledim.

     Önce tribünden başlayıp uzatmadan analiz yapayım.Tribünler tamamen dolu diyebiliriz,destek de veriyor ama bazı hareketleri maçı izleyenleri rahatsız ediyor.Her köşe vuruşunda futbolcuya dokunma mesafesinde bağırmalar,yabancı madde atmalar ve Fatih hocayla girilen polemik gözüme hoş gelmedi.Destek anlamında takımını ateşledi ama agresifliğin dozunu bence ayarlamalılar.

     Maç başladı,hemde ne başlamaktı.Daha 20. saniyede Umut defansın arkasına sarktı,kaleciyi geçti ama vuruşu iyi değildi.Maçın başında işler Samet hoca için ters gidebilirdi.Fatih hocanın kadrosu kalite anlamında ve oturmuşluk anlamında daha iyi olduğu için bunun vermiş olduğu bir özgüven ile maça başlandı.Topa sahip olan ve istediklerini yapan Galatasaray gördük.Defansın arkasına Umut'un yaptığı koşular biraz da defansif hatalar sayesinde çok tehlikeli oldu.Derken bir yan top ve Melo kendi kalesine topu gönderdi.Bu gol Beşiktaş'ın Galatasaray karşısında dirençli olmasını sağladı.Golden sonra yine istediklerini yapan Galatasaray vardı ki defansın hatasını affetmeyen Elmander önceliği alarak güzel vuruşla beraberliği sağladı.

     Normalde Galatasaray'ın kaçıp Beşiktaş'ın kovalayacağı bir oyun beklerken şans Beşiktaş'ın yanında oldu ve hep Beşiktaş kaçtı.Pozisyonu olmadan golü buldu.Beraberlikten sonra da sahada oynayan Galatasaray devam etti ancak çıkarken kaptırılan top döndü kalesine gol oldu.Tam Samet hoca herşeye rağmen galibiyetle devreye girdim derken Galatasaray, elle oynama açısından tartışmalı bir pozisyonda Umut ile yine beraberliği sağladı ve devre 2-2 sona erdi.

     İkinci yarı biraz daha hatalarından arınmış bir Beşiktaş izledik.Daha güçlü,daha basan bir takım izledik.Galatasaray'a o bilinen oyunlarını oynatmadılar.Baskı yapıp top kazanmaya çalıştılar.Buna mukabil golü de kazanılan top ile güzel bir paslaşmanın devamında Hakan Balta'nın acemice hatasından buldular.3. kez öne geçen takım pozitif üstünlüğü de aldı.Galatasaray rakibin üstüne gitmeye çalıştı ancak etkili olamadığı gibi bir de geride verilen boşluklar sıkıntı yaratttı.Mustafa Pektemek'in talihsiz sakatlığı ile Batuhan değişikliğine giden Beşiktaş,yakaladığı iki net pozisyonu anlamsız şekilde harcadı.Eğer o gollerden birini atsaydı farkı ikiye çıkartıp seyirci desteğiyle maçı erken koparabilirdi.Ancak bu olmadı.Maçın son anlarında baskı kuran Galatasaray, 85.dakikada Burak ile penaltı kazandı.Soğukkanlı Selçuk topu ağlara yollayarak takımına beraberliği getirdi.İlk yarı rakibine top göstermeyen Galatasaray ikinci yarı adeta durdu,seyretti.

     Görüldü ki derbilerin favorisi gerçekten olmuyor.Maçtan önce fark atar dediğim Galatasaray,son dakikada sıkıntılı bir penaltı olmasa mağlup olacaktı.Beşiktaş maçın geneline bakarsak daha çok koştu,mücaedele etti.Kalite farkını böyle kapatmak istedi ve başarılı oldu.Maçın hakemine kısaca değinirsem de pek beğenmedim.Umut'un golünde elle müdahale gördüm,Emre Çolak'ın 80. dakikada Hilbert'e çarpan topunu penaltı gördüm ve son anlardaki penaltıyı da çok acemice buldum.

     Şansının yardımı ve rakibinin acemice hataları ile golleri bulan Beşiktaş,son dakikada yine bir şans penaltısıyla 3 puanı kaybetti.İlahi adalet bu olsa gerek.Ne iyi oynayan ama basit hata yapan Galatasaray üzüldü ne de Pozisyon bulamadan golleri bulan ama mücadelesini iyi yapan Beşiktaş üzüldü.Sadece Beşiktaş,üçüncü golden sonra harcanan pozisyonlara üzülüyor,Galatasaray ise basit yapılan hatalara üzülüyor.Daha ligin başındayız,elbet bu takımlar form tutacak.İşte o zaman daha zevkli maçlar izleyeceğiz.SAYGILARIMLA...

      

26 Ağustos 2012 Pazar

SÜPER LİGİN KALESİ SAĞLAM...

     Bugün farklı bir konuyla karşınızdayım.Lig başladı ve maçlar oynanıyor,bizde özlediğimiz ligi keyifle izliyoruz.Siz de farkettiniz mi acaba benim farkettiğimi merak ediyorum.Süper Lig takımlarının kalecilerine gözüm takıldı.İzlediğim özetlerde hep kalecilere baktığımda yetenekli,kaliteli isimlerin çoğunlukta olduğunu gördüm ve sizlere bir yazı derledim.

     Öncelikle son şampiyondan başlayarak hakkını verelim.Kalede Uruguaylı Fernando Muslera gerçekten güven veriyor.Takımının şampiyonluğunda önemli pay sahibi olduğu kadar arkadaşlarıyla da uyum içinde görüntü veriyor.Taffarel'in etkisi tabi ki tartışılamaz.Muslera'nın refleksleri sağlam ve özgüvenli.Şampiyondan sonra gelelim ikinci sıraya.Ne kadar bu dönemde sakatlık yüzünden sıkıntı yaşasa da Fenerbahçe kalede iki kaliteli isime sahip.Volkan Demirel'in özel hayatında davranışları fevri olsa da kaleciliği son derece mükemmel.Yapısına göre inanılmaz hareketli refleksleri olan Volkan,her teknik adamın gözü kapalı oynatabileceği bir kaleci.Diğer isim genç Mert  Günok da Volkan gibi kaleciyle antrenman yapmanın semeresini gördü.Fizik olarak diri ve yetenekli olan kaleci,kariyerini genç yaşta Milli Takıma yükselerek taçlandırdı.Şimdi sırada Trabzonspor var.Trabzon da kaleci yönünden bolca övgüyü alan takım oldu.Tolga Zengin aslen Trabzonlu olarak içten ve duygusal oynuyor.Yetenekleri daha önceden de vardı fakat son iki senede tecrübe kazanarak kendini çok geliştirdi.Onun da Volkan gibi gözü kapalı kaleye konulması düşünülür.Yine Tolga'yı zorlayacak bir kaleci Onur Recep Kıvrak Trabzon'un kadrosunda yer alıyor.Uzun bir talihsiz sakatlık dönemi geçiren Onur,sakatlık öncesi performansı ile adeta parmak ısırtmıştı.Sanırım nazarımızın değdiği şanssız kaleci yeniden formunu bulmaya başladı.Kalede uyumayan,sürekli hareketli ve ani refleksleri var.

     Beşiktaş,tecrübeli Rüştü Rençber'den sonra kaleyi Cenk Gönen'e teslim etti.Mc Gregor'un alınması Cenk'in kalitesiz olduğunu göstermez.Kaldı ki ligin ilk maçında verdiği güveni gördük.Bolca kitap okuyan Cenk hem psikolojik olarak hem yetenek olarak ligin kaliteli isimlerinden.Sırada Bursaspor var.İngiltere'den genelde Scott Carson'a kadar ülkemize kaleci gelmezdi.Bursaspor bunu kırarak İngiliz Milli Takım kalecisini getirdi.Geçen sezon uyum sorunu yüzünden oldukça aksadı hatta kendi taraftarından dahi büyük tepkiler aldı.Ancak uyum sorununu aşınca ve yan top eksiğini de kapatınca gayet önemli bir kaleci olduğunu gösterdi.Çizgide refleksleri çok sağlam ve karşıdan gelen şutlarda oldukça başarılı gözüküyor.Ligin banko kalecilerinden biri oldu.

     Yine Anadolu kulüplerimizde çok çok beğendiğim kaleciler var.Mersin İdman Yurdu'ndan İbrahim Sehiç geçen sezon takımına performansı ile çok puanlar kazandırdı.Kalitesiyle ligin iyi kalecilerinden oldu ve bu sezon da belli ki çok can yakacak.Sehiç,özellikle uzaktan şutlarda oldukça başarılı.Orduspor'dan Saso Fornezzi,kaliteli ekip kuran ligin flaş takımı Ordu'nun kaledeki adeta sigortası.Gaziantepspor'dan Zydrunas Karcemarskas her takımın kalesinde görmek istediği bir kaleci.Kayserispor'dan Nicolas Navarro,Kayserili başarılı scout ekibinin nadide elmaslarından biri.İstanbul BBSK'dan Kenan Hasagiç, Türkiye tecrübesi olan,kuvvetli ve yetenekli kalecilerden bir diğeridir.Karabükspor'dan Vjekoslav Tomiç,iki sezondur istikrarlı oyununu sürdürdü,Karabüğün lige tutunmasında önemli pay sahibi oldu.Ekstra parantez açacağım bir kaleci ise Andreas İsaksson olacak.Değişen,gelişen Kasımpaşa'nın ses getiren transferlerinden olan İsveçli kaleci kalitesini daha ilk maçından itibaren gösterdi.Aktif,oyunu bilen ve tecrübeli eldivenin paşa'ya çok şeyler kazandıracağından eminim.

     Spor Toto Süper Ligde oynayan kalecilerin bahsettiğim gibi kalitesi dikkatimi çekti.Özellikle Anadolu takımlarının getirdiği ismi duyulmayan kaliteli kaleciler beni çok mutlu etti.Scout denilen kavramın ülkemizde kaleci gibi bu kadar önemli bir mevkide gelişmiş olması umut vaadediyor.Altını kırmızı kalemle çizdiğim bu isimleri sezon içinde dikkatlice izleyin ve bu keyfi doya doya sürün.Tüm kalecilerimize başarılar diliyorum,Allah nazardan saklasın.SAYGILARIMLA... 

17 Ağustos 2012 Cuma

TFF'NİN "DİNİ BAYRAM KRİTERİNE" DAİR...

     Spor Toto Süper Lig ve alt liglerimizde futbol bugün kaldığı yerden devam etmeye hazırlanıyor.Tüm taraftarların sabırsızlıkla beklediği bu sezon açılışında öncelikle bütün takımlara başarılar diliyor,güzel bir sezon olmasını bekliyoruz.Biz de tabi ki şimdiden yazacağımız yeni yazıların heyecanını duyuyoruz.Bugün değişik bir konu ile karşınızdayım.Hazır ülkemizdeki futbolun başlangıcındayken bende buna dair konuşmak istedim.

     TFF adı üstünde Türkiye'deki futbolun patronudur.Yani bu halkın değerlerine,inançlarına ve hassasiyetlerine göre futbolu düzenleyen mekanizmadır.Bugün günlerden 17 Ağustos 2012 yani mübarek Ramazan ayının sondan bir önceki günü ve ayrıca ligin de başlama tarihi olarak gözüküyor.Türk toplumu genel olarak Müslüman bir toplumdur.Ramazan ayı boyunca oruç tutar, ibadetini yapar ve bayramı bekler.Arefe günü hummalı bir hazırlık vardır.Ertesi gün, bayramın 1.günü insanlar akrabalarına gider ve ziyaretler yapılır,dostlarla gezilir,sohbet edilir, çoğu zaman akşam yemeğine bile kalınır.Yani sizinde iyi bildiğiniz gibi bu iki gün Türk toplumu için çok yoğun geçer.

     Çok sevdiğim internetimin ve klavyemin başına geçip de TFF'nin internet sayfasını açınca gülsem mi ağlasam mı bilemedim.1.hafta fikstürü diye karşıma çıkan sayfada duyarsızlık gördüm.İlk olarak arefe günü hemde sıcak havada saat 17.00'de Karabük'te Trabzonspor maçı vardı.Akşam 21.45'te iki maç daha var.Sonra bayramın 1.günü erken başlıyoruz ; 20.00'de Kayseri ve Olimpiyat stadındayız.Gece 21.45'te Mersin Tevfik Sırrı Gür stadındayız.Daha da sonra bayramın 2.günü 19.30'da Ankara'dayız ve 21.00'de de TT Arenadayız.Sonunda fikstürümüz bitiyor ama yani bende bitiyorum.

     Federasyon yetkilileri sanırım ya bu ülkede yaşamıyorlar yada yönetmekte yeteneksizler.Bayram haftasında ligi açmak zorunda mısınız? Bütün tarihler doldu da bu haftayı mı buldunuz? Çoğu taraftar grubu deplasmanlara gidiyor ve bu insanlar bayramda ya ailelerinden uzak kalacak yada takımlarını yalnız bırakmanın üzüntüsünü yaşayacak.Benim ağırıma giden şey aslında kendimize değer vermememizdir.Getirdiğimiz yabancı futbolcuların Noel tatilleri var diye saygı gösterip ligin ilk devresini erken bitiriyoruz, sonrada dini bayramımıza değer vermeden ligi açıyoruz.Yabancıların da bayramına saygı duyalım ama biraz da kendimize bakalım ne olur.Ayrıca futbolcuların,teknik ekibin,hakemlerin ve stadyum görevlilerinin ailesi,bayramı yok mu? Kendimizi robot gibi yapıp işi profesyonelliğe vuralım ama başkasının bayramı olduğunda duygularımız devreye girsin.Bunu ben kabul etmiyorum ve herkese saygı gösterilsin istiyorum.Slogan da "şeker gibi başlangıç" olarak söylendi.Sanki tadından yenmeyen,herkesin şampiyonluğa oynadığı ve dünyaya sattığımız ligimiz var.

     Belki lig başlangıcında olumsuz bir konudan dem vurdum ama bu konu beni gerçekten üzüyor.Kendi toplumumuza yaptığımız duyarsızlığı ve düşüncesizliği bitirmeliyiz.Hepimizin ailesi,dostları,inançları ve değerleri var.Hristiyan bir toplum,Noel'de lig açmazken biz neden Müslüman olarak kendi dini bayramımızı sırf 1 hafta lig geç açılacak diye sık boğaz ediyoruz.Tüm Müslüman aleminin Ramazan bayramını mübarek ederek yazıma son veriyorum.SAYGILARIMLA...

1.hafta fikstürü hakkında ayrıntılı bilgi için ; http://www.tff.org/default.aspx?pageID=600&ftxtID=10573  adresini ziyaret edebilirsiniz...
             

16 Ağustos 2012 Perşembe

Teknolojiden Anlayan Kedi Pati

İnternete alıştın mı bırakması çok zor. Sadece evde ve işte olması yetmemeye, trafikte şurda burda beklerken de ihtiyacını duymaya başladım.

Ne alayım, nasıl edeyim diye kendi kendime bakınırken aklıma bir arkadaşımın tavsiyesi geldi. Cep telefonu ihtiyacı içindeyken telefonun modelini aratmış, karşısına türlü türlü videolar gelmiş. Bir grup teknoloji sever insan yeni çıkan telefonları deneyerek yorumlarını videoya kaydedip paylaşıyorlarmış.

Ben de durur muyum, hemen başladım aramaya. Karşıma çıkan ilk 1-2 videodan sonra öyle bir videoya denk geldim ki, bu telefonu Pati bile kullanabiliyorsa ben çok rahat ederim dedim. Pati kim mi? Pati bir kedi, evet evet bildiğiniz kedi. Türlü türlü numaraları, sevimlilikleri ile bir MaxiPLUS 5’i kutusundan çıkarıyor, oynuyor, sahibiyle beraber inceliyor. Hele film seyrederken karşısına çıkan köpekten korkması anlatılmaz yaşanır.

Kıssadan hisse, size tavsiyem, bu videoyu izleyin. Pati sizi çok şaşırtacak, emin olun.

MaxiPlus5 hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız tıklayın.




Bir bumads advertorial içeriğidir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

SON ŞAMPİYONUN ERZURUMDA "SÜPER" BAŞLANGICINA DAİR...

     Erzurum'da nefesler tutulmuştu,maç bekleniyordu.Maçın hakemi "milli kahraman" Cüneyt Çakırdı.Vaslui engelini zor da olsa geçen Kupa şampiyonu Fenerbahçe ve yaptığı güçlü hazırlık maçlarında galibiyetler alan şampiyon Galatasaray Erzurum'da kozlarını paylaştı.Bol gol izlediğimiz maçta gülen taraf,penaltı golüyle Galatasaray oldu ve 3-2'lik skorla 2012 TFF Süper Kupayı müzesine götürdü.

     Öncelikle sahadan başlamak istiyorum.Yıllarca birçoğunuz gibi bende böyle finallerin ülke geneline yayılması gerektiğini söyledim durdum.Bir defa Şanlıurfa dışında bu öneri pek önemsenmedi.Sürekli olarak maçlara ya Ankara ya İzmir yada olsa olsa Kayseri verildi.Bu sene verilen Erzurum kararının son derece doğru olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.Kazım Karabekir Stadının belli eksikleri var.Örneğin taç çizgileri belirgin değildi ve o bölüm oldukça karanlıktı.Işık yetersiz geliyordu ve o yüzden sahada gölgeler belirdi.Bu sorun Trabzon gibi çoğu stadyumda var ve giderilebilecek bir sorun.Yine de eksiklere rağmen maçların farklı illerde oynanması harika bir olay.Elazığ,Malatya,Edirne,Maraş,Adıyaman,Bingöl,Konya gibi şehirlere gidilmesi ilgi çekici olacaktır.

     Maçın analizine gelirsek eğer formda bir Galatasaray ve ürkek bir Fenerbahçe gördük.Maçın başında iki takımda birbirlerini tarttılar.Galatasaray,Muslera,Hakan,Danny,Semih,Eboue,Hamit,Engin,Emre, Selçuk,Elmander ve Umut ile maça başladı.Fenerbahçe ise Volkan,Hasan Ali,Bekir,Egemen,Orhan,Cristian,M.Topal,Caner,M.Topuz, Alex ve Kuyt ile sahaya çıktı.

     Diri bir Galatasaray oyuna başladı.Terim taktiğini önde baskı şeklinde belirlemiş ve araya Selçukla atılacak toplara Umut ve Elmander'in koşmasını istemiş.Sezon başı olmasına rağmen Galatasaray'ın performansı beni gerçekten hayran bıraktı.Danny ve Semih uyumlu gözüktüler.Sağ bek Eboue sık sık ileri çıkarak atağa destek verdi.Emre çok istekliydi.Selçuk yine maestro tavrını maç boyu sergiledi.Attığı iki mükemmel gol pası ve attığı penaltı golü oyununu taçlandırdı.Elmander kule santrafor olarak hava hakimiyetini kullanmaya çalıştı,koştu önde pres yaptı.İlk yarıdaki kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda düzgün bir vuruş yapsa belkide geceyi erken bitirecekti.Gecenin geri planda kalan oyuncusu bence Hamit oldu.Belki hazır değildi belki de takımı daha çok Selçuğun yönlendiriyor olması onu ikinci planda bıraktı.Bu akşam en çalışkan oyuncu Umut'tu.Mükemmel bir pres yaptı,mücadele etti,enfes goller attı ve takımını ateşledi.Maçın başlarında Bekir'e yaptığı presle Elmader'e kazandırdığı ve devamında net pozisyonda az farkla üstten dışarı attığı top,gecenin sonunun habercisiydi.Maç boyunca Fenerbahçe'yi bıktıran bir pres gördük.Galatasaray'ın bu gece en negatif oyuncusu Engin Baytardı.Rakibe yaptığı müdahaleler oyunu çok gerdi.Hakeme davranışı sert ve küstahça idi.Fenerbahçe'nin golünden sonra yaptığı hareketler sonunda kırmızı kart gördü.Yetmiyormuş gibi Fifa Kokartı takan hakemin üstüne yürüdü,yakasına yapıştı.Dilerim TFF tarafından en ağır cezaya çarptırılır.Bu Enginin ilk vukuatı değil,Galatasaray kulübünün de ağır bir yaptırım uygulamasını bekliyorum.Gördüğü kart hem tribünlerin karışmasına hemde kendi takımının oyundan düşmesine sebep oldu.

     Fenerbahçe'ye geçersek eğer genel anlamda panik bir takım gördüm.Maçın başından itibaren pres yiyen Fenerbahçe takım olarak oyun kuramamaya ve paniğe başladı.Bekir'in Volkan'a kısa düşen pası ve orta sahanın Galatasaray'a kaptırılması bunu net şekilde gösteriyor.Cristian defansın arasına girerek üçüncü bir stoper olarak çoğu zaman oynadı.Yaratıcı ön libero problemini aşamamış bir Fenerbahçe,hücuma da kalkamıyor top da yapamıyor.Alex istediği rahatlığı bulamadı ve Kuyt da sürekli geriye gelerek top almaya çalıştı.Bu da zaten tek forvete bağlanmış bir takımın iyice forvetsiz kalmasına,ilerde çoğalamamasına neden oldu.Maçın 16.dakikasında Volkan'ın ters düşerek omzundan sakatlanıp oyundan çıkması da moralleri bozan etkendi.Topuz'u yine hareketli oluşuyla beğendim ama Caner için aynı şeyleri söyleyemem.Evet belki çalışıyor ama o da aynı Engin gibi maç içinde oyunu gererek futbola ihanet ediyor.Bu en çok teknik direktörleri zorluyor çünkü sanki bir pimi çekilmiş el bombası gibi sahada dolaşan oyuncunuz oluyor.Karşılamada en çok Aykut hocanın değişikliklerini eleştiriyorum.Belli ki etkisiz bir M.Topal varken ve takım oyundan düşmüşken Krasic değişikliği yerine Sow yada Stoch değişikliği bence daha faydalı olabilirdi.

     Fenerbahçe'nin ürkek,yavaş ve top yapamadığı oyunda bulduğu iki şans golü ile maça tutunmasını kritik bir penaltı kararı sonrası gelen gol sona erdirdi.Hakem hakkında düşüncelerim çok iyiydi.Verdiği penaltı kararındaki Caner'in tekmesini iyi gördü,Galatasaray'ın ikinci golü öncesi Kuyt'a müdahaleyi güzel süzdü.Kartlarını başarılı kullandı ve özgüvenli duruşunu maçın sonuna kadar sürdürdü.Son birşey daha söylemek gerekirse taraftarların sahaya attığı meşaleler nasıl stada sokuldu anlamak çok güçtü.Genel anlamda güzel ve hak edenin kazandığı bir maç izledik.Fenerbahçe'ye geçmiş olsun derken Galatasaray'ı da elde ettiği başarıdan ötürü kutlarım.SAYGILARIMLA...       

  

12 Ağustos 2012 Pazar

AVRUPA RÖVANŞLARININ DEĞERLENDİRMESİ...

     Eskişehir'in bizleri üzdüğü Avrupa serüveninde Fenerbahçe ve Bursaspor rakiplerini eleyerek yollarına devam ettiler.Vaslui'yi eleyen Fenerbahçe,Spartak Moskova ile eşleşti.Kups maçında şov yapan Bursaspor ise Hollanda temsilcisi Twente ile eşleşti.Ayrıca temsil hakkına son turdan başlayan Trabzonspor da Macaristan ekibi Videoton ile eşleşti.

     Fenerbahçe,kendi evinde yenemediği Vaslui takımını deplasmanda 4-1'lik skorla adeta dağıttı.Maça beklemediğim şekilde taraftar baskısına rağmen iyi başlayan Fenerbahçe,golü de buldu ancak hemen ardından kalesinde gördüğü golle beraber yine o baskı ortamına girdi.Takımda açıkça belli oluyor ki M.topuz gerçeği var.Topuz,takıma hareket ve işlerlik kazandırıyor.Yine,Stoch'un formsuzluğunda Caner o bölgenin değişmez ismi bence.Sağ ve sol kanatta Topuz-Caner çok etkili oldu.Ayrıca Selçuk bu takımda ne yapar hiç anlamamışımdır.Tek ön libero Cristian ile çıkılıp çift forvette Sow-Kuyt oynasaydı Fenerbahçe atak oynayarak turu daha erken garantileyebilirdi.Kuyt ağır da olsa belli ki yetenekli bir oyuncu ki bunu attığı gollerle gördük.Maçta 52.dakikada Fenerbahçe aleyhine verilen penaltı kararı ve devamında Volkan'ın kurtarışı takıma tekrar bir ateşleme getirdi.Motivasyonu tavan yapan takım,Kuyt ile bulduğu gollerle rahatladı ve en son Sow ile de turu taçlandırdı.Goller gerçekten çok güzeldi.Özellikle Sow'un golü estetiğin sınırlarını zorladı.Maçlar öncesi favori gösterilen Fenerbahçe,ilk maçtaki kötü görüntü sonrası toparlandı ve rakibini sürklase etmeyi başararak adını Şmapiyonlar Ligi Play-off turuna yazdırdı.Kurada çektiği Spartak Moskova'yı başka bir yazımda değerlendirmek üzere es geçiyorum ve tekrar tebrik ederek başarılar diliyorum.

     Gecenin bizim adımıza en görkemli maçlarından birisi Bursadaydı.Finlandiya ekibi Kups Kuopio'ya deplasmanda karambol golü ile 1-0 yenilen Bursaspor,kendi evinde Fin ekibini ateşli taraftarı ve rahat oyunu ile 6-0 yenerek Avrupa Ligi'nde Play-off turuna yükseldi.Oyun anlamında üstün ama pozisyon anlamında gergin başlayan Bursaspor,bazen de cılız da olsa kalesinde yan top tehlikesi yaşadı.Bu gerginlik ta ki İbrahim Öztürk'ün golüne kadar sürdü.Golü bulan Timsah rahatladı ve daha güçlü gelmeye başladı.Kısa aralıklar ile gelen 2. ve 3. goller hem taraftarı hemde takımı çoşturdu.İlk yarıyı 3-0 kapatan Bursaspor,ikinci yarının hemen başında Sow'a nazire yapar gibi bir vuruş yapan Ndiaye ile adeta gözlerin pasını sildi.Ardından Pinto'nun golü iyice rahatlattı.Maça sonradan giren 17 yaşındaki Ozan Tufan kendi getirdiği topu güzel bir vuruşla ağlara gönderdi ve Avrupa kupalarının en genç golcüsü oldu.İlk maçında bu gururu yaşayan Ozan,bana Arda Turan'ı hatırlattı.Yaşları tutmasa da Arda da genç yaşta ilk maçında M.Boleslav'a karşı oynamış,gol atmıştı.Aynı seviyede olmayan rakibini kalitesi ve taraftarıyla geçen Bursaspor'un kuradaki rakibi Twente'yi yine daha sonra değerlendirmek üzere bekleterek,tebrik ediyor ve başarılar diliyorum.

Gecenin en kara anlarını yaşadığımız maçta ise Eskişehirspor,evinde 1-1 berabere kaldığı rakibi Marsilya'ya 3-0 gibi farklı skorla yenilerek Avrupa'ya veda etti.Kaliteli kadrosu ile birçok övgü alan takım bence şuanda tam oturmuş durumda değil.Batuhan'ın yaptığı davranışlar dolayısıyla biraz da huzursuz olan takım,ilerde oturduğunda ligin sert takımlarından olmaya adaydır.Eskişehirspor'a geçmiş olsun diyerek yazımı sonlandırıyorum.Kalbimiz Türk takımlarından yanadır.İnşaallah bizi temsil etmeye ve puan kazandırmaya devam ederler.SAYGILARIMLA...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

KRİTİK RÖVANŞLAR


     Takımlarımızın Avrupa kupası macerası bu akşam ve yarın akşam oynanacak rövanş maçları ile şekillenecek. Bursa, Eskişehir ve Fenerbahçe'nin maçlarını biraz mercek altına alalım.

     Bursaspor ilk maçta Fin rakibine deplasmanda karambol golü ile 1-0 mağlub oldu. O maçta mağlubiyete sebeb olan unsurlar belliydi, zemin, rakibin kendi ligi aktif olduğu için takımın fiziksel açıdan hazır oluşu ve üzerine de Bursaspor'un rakip alanda etkisizliği eklenince rakibin cesaretlenişi. İlk maç Bursa'da oynanacak iken rakibin isteği ile orda oynanmasına onay verilmesi bence büyük yanlış. Bursaspor, sezonun ilk resmi maçı olması itibariyle müthiş bir seyirci desteğini arkasına alarak bu maçı burda rahat bir şekilde 2-3 farkla kazanabilirdi. Bu kez rakip alışık olmadığı zemin ve ateşli taraftarın önünde darmadağın olacaktı. Bursaspor rövanşta belki rakibini çok rahat yenecek ama üst turlar ve lig için yetersiz bir kadrosu olduğu aşikâr..

     Temsilcilerimiz arasında işi en zor olan Eskişehir, rakibi Marsilya'yı elemesi halinde Avrupa'da tüm dikkatleri üzerine çekecek. İlk maçta kendi sahasında 1-1 berabere kalarak avantaj kaybetmiş gibi görünse de güçlü rakibine teslim olmaması çok önemli.. Eskişehir; rakibinden daha fazla mücadele ederek, cesur futbol oynayarak, rakibin zaaflarını kullanarak turu geçebilir ve unutulmamalı ki turu geçmek için Veledroom stadında gol bulmak zorunda..

     Fenerbahçe, Kadıköy'de avantajlı skoru elde edip Romanya'ya rahat gitmesi gerekirken 1-1'in stresi ile gidiyor. Aykut Kocaman bile "Elenebiliriz" diyor. Fenerbahçe yaptığı transferler ile kadrosunu desteklerken takımın hala alışma sürecinde olduğu Vaslui maçında görüldü. Topu savunmadan ileriye taşıma anlamında Emre'nin eksikliği hissedildi. Bu takım bireysel yetenekler ve kadro kalitesi ile ŞL'de olmayı hakeden bir takım ancak gerçekten hakettiğini Vaslui ve bir üst turdaki rakibini yenerek herkese ispat etmesi gerekiyor. Zaten Kuyt, Sow, Krasic, Stoch, gibi futbolcuların amacı ŞL'de boy göstermek; Fenerbahçe'nin ŞL katılamaması halinde bu futbolcular büyük hayal kırıklığı yaşayacak ve ligde de düşük performans gösterme ihtimali doğacak.

2 Ağustos 2012 Perşembe

VASLUİ MAÇINDAN KISA NOTLAR...

     Fenerbahçe,kendi evinde Romanya'nın Vaslui takımı ile karşı karşıya geldi ve rakibine üstünlük sağlayamadı.10 yıllık tarihe sahip rakibini yenemediği gibi son dakikada Bekir ile 1-1'lik beraberliği zor kurtardı.Bu yazımın yazılış amacı Vaslui maçını dikkate alarak Fenerbahçe'nin nasıl bir yapıda olduğunu analiz etmektir.


     Öncelikle Aykut Kocaman'ın sahaya sürdüğü 11'den başlayalım.Kalede Volkan,defansta Hasan Ali-Egemen-Bekir-Gökhan,ön libero'da Mehmet Topal ve Cristian,sağda Kuyt,solda Stoch,play maker Alex ve forvette Semih olarak takım çıktı.İlk 25 dakikasını izleyemediğim maçın geri kalan izlediğim dakikalarında maçın bu skora gelebileceği görünüyordu.Rakip takım çok sakin oynadı.Ayağa paslarla çıkmaya calıştı.Maçta dikkatimi çeken birkaç nokta oldu.Semih uzun süre sonra forma giydi fakat bu şansını iyi değerlendirdiğini söyleyemeyiz.Alex ile iyi anlaşmasına rağmen etkili oyun oynayamadı.Nitekim ikinci devre Semih çıktı ve Kuyt forvete geçti.Stoch maçın en kötülerinden biriydi.Neredeyse top alamadı.O da ikinci yarı yerini Caner'e bıraktı.Hasan Ali hakkında söyleyeceğim çok yer kaybettiğidir.Hücuma Gökhan gibi çıkıyor ama geriye onun kadar hızlı dönemiyor.Ayrıca oyun boyunca Stoch ile hiç anlaşamadı.Egemen yerli yersiz basit hatalar yaptı ki gol de onun hatasından geldi ancak bu açığını hırsıyla kapatmaya çalıştı.Gökhan bildiğiniz gökhan ama biraz daha güçlenmesi gerekir.Kuyt,yapısı gereği ağır yapılı oyuncu olduğundan aldığı toplarda tekniğiyle gitmeye uğraştı.Bu ise takımın hızlı çıkmasını önleyen unsurdu.Bu gece Fenerbahçenin bir süre baskı yemesinin ve rakip sahaya çıkamamasının yegane sebeplerinden birisi ise Mehmet Topal ve Cristian idi.Sanırım Emre'nin yokluğunu bu sene Fenerbahçe oldukça derinden hissedecek.Topu defanstan alıp ileri hızlı oynayacak ve takımı hırslandıracak defansif lider sıkıntısı gözüme çarptı.


      En başta saydığım kadrodan ikinci yarı başında Semih çıktı M.Topuz girdi.Topuz'un girmesiyle Kuyt forvete geçti.Daha sonra etkisiz olan Stoch yerini Caner'e bıraktı.Yani böylece işlevsiz olan kanatlar aktifleştirilmeye çalışıldı ve oyun biraz canlandı.Caner o kadar etkili olamasa da Gökhan ve Topuz'un uyumu güzeldi.Ancak sağdan ve soldan gelen ortalar başarılı olamayınca ve gol de gelince hoca risk aldı.Mehmet Topal çıktı yerine Sow girdi ama iş işten geçmişti.Rakip rahat rahat pas yaptı ve üstümüze gelmeye başladı. E biraz da skoru yakalayınca profesyonellik yapıp gerekli gereksiz yerde yattılar.Vaslui takımını çok diri gördüm,ikili mücadelelerde çok güçlü gözüktüler.Fenerbahçe, son dakikalarda yan top organizasyonundan Bekir ile golü buldu,beraberliği kurtardı.Kendi evinde berabere kalmak ve gol yemek dezavantajdır fakat bu maçı alışma devresi olarak görüyorum.Umarım Romanya'daki maçta takım daha oturmuş olur ve istediğimiz skoru elde ederiz yoksa Fenerbahçe'nin,Galatasaray ile çekiştiği,3 puan gerisinde kalıp ikinci olduğu ve kuruluşunun 95.yılını kutladığı 2002 yılının Temmuzunda kurulan bir Romanya takımına elenmesi hiç zor gözükmüyor.SAYGILARIMLA...