28 Haziran 2014 Cumartesi

KITA AVANTAJI MI? HİÇ ZANNETMİYORUM !

     Dünya Kupası'nda grup maçları sona erdi. Sürprizlerin olduğu bir kupa yaşıyoruz. Ancak sadece Kostarika, Cezayir yada Yunanistan sürprizlerinden bahsetmek istemiyorum. Bazılarının "kıta avantajı" dediği meseleye bugün biraz eğilmek istedim.

     Şimdi organizasyondan önce kıta takımlarına bakıldığında A grubunda Brezilya, C grubunda Kolombiya, F grubunda da Arjantin'in gruplardan çıkması beklenir bir olaydı. Zaten üçü de grup lideri olarak başarılı oldular. Peki beklenmeyen neydi? Şimdi biraz düşünelim. Mesela dünyadaki kaç insan Meksika ligini takip edebiliyor? ABD'nin oyuncularını kim sayabilir? Kostarika'ya 0 puan veren insanlar acaba kaç tane antrenmanını izlemişler? Böyle düşünüldüğünde aslında biz görmek istediğimizi söylüyoruz. İngiltere, İtalya, İspanya, Portekiz, Rusya...Bu takımlarla ne tatlı olurdu kupa değil mi? Ama işte futbol öyle bir oyun değil. Mücadele eden ve inanan takımlar ayakta kalabiliyorlar.

     Brezilya'nın grubundaki Meksika'nın ilk maçında 2 net golü verilmedi. İkinci maç Brezilya'dan gol yemeyip bir de pozisyon buldular. Son maç ise hiçbir şey oynamayan Hırvatistan'ı rahat geçtiler ki bir ara grup lideri dahi olabilirlerdi. B grubu zorlu gruptu. Şili ilk maçta rahat yendi, ikinci maçında grubun hayal kırıklığı olan İspanya'yı devirdiler. Sonuçta gruptan çıkmayı başarıp İspanya'yı evine 2.maçta gönderdiler. D grubunda ilk maçta geriye düşmesine rağmen 3-1 yenen bir Kostarika vardı. Acaba sürpriz mi dedik ama 2.maçtaki İtalya galibiyeti hem İngiltere'yi evine gönderdi hemde kendisini gruptan çıkardı. Aynı gruptaki Uruguay, İngiltere ve İtalya'yı ardarda yenerek basamakları zor da olsa çıktı. ABD ise turnuva boyunca bence hiçbir varlık gösteremeyen Portekiz'i eledi. İlk maç Gana'yı inatçı oyunla geçtikten sonra çok daha üstün oynadıkları Portekiz maçında bence tam anlamıyla son dakika'da yıkıldılar. Çok daha önceden ABD'nin işi bitirmesi gerekirdi. Zaten Portekiz'in kendine olan inançsızlığı attığı golden sonra bile çok belliydi. Sonunda da ABD haklı şekilde gruptan çıktı.

     Şimdi böyle bakıldığı zaman size de "kıta avantajı" baştan sağma bir yorum olarak gelmiyor mu? Hak edene hakkını ne zaman vereceğiz. İtalya yenildi demekten vazgeçip, ne zaman Kostarika yendi diyebileceğiz. Hep önyargı ile yaklaşarak yorum yapmaya çalışıyoruz. Tüm sürpriz gibi görünen ülkeler, bana göre buraya dişleri ve tırnakları ile geldiler ve takdir edilmeyi hak ediyorlar. Belki Arjantin, Brezilya ve Nijerya'ya şanslı olarak bakılabilir ama onlar da sonuna kadar mücadele ettiler. Doğal favoriler, doygun zihniyetler ne güzel ki turnuvaya erken veda ederek futbolun üzerinden sis perdesini kaldırdılar. Artık Kostarika yada Yunanistan Çeyrek final görecek ve sahneye başka başka hak eden aktörler çıkabilecek. Ben bu yüzden seviniyorum ve tekrar vurguluyorum; Kıta avantajı değil alın teri !!!

                                                                                             SAYGILARIMLA...  

19 Haziran 2014 Perşembe

PATRON ÇILDIRDI KAPATIYORUZ ; İSPANYA...

     Ah o eski günler...2006 Dünya Kupasında övgüler alan ama erken elenen İspanya, 2008 Avrupa Şampiyonasına bomba gibi girdi. Oyuncular genç ve diri, oyunları ise baş döndürücüydü. Onlar bu futbola Barcelona patentli Tiki-taka diyorlardı. Oyunları pasa dayalı bir oyundu. Bu oyunları onlara önce Avrupa şampiyonluğunu, daha sonra da ilk kez 2010'da Dünya Kupasını getirdi. Arkasına rüzgarı alan İspanya, 2012 Avrupa şampiyonasında ise yine zafere ulaşan ülke oldu.

     Son Dünya Kupası sahibi ünvanı ile geldiği 2014 Brezilya'da beklentiler oldukça büyüktü. Hedef "Dörtleme" yaparak dünya tarihine geçmekti. Buna rağmen dünyadaki futbol sever çoğu insan gibi bende bu seneki kupada bu sıkıcı pas oyununun kazanmasını istemiyordum. Nitekim ilk maç Hollanda maçında öne geçtiğinde yine bir karamsarlık çöktü. Fakat bu sefer kilidi açan değil adeta kıran bir Hollanda, İspanya savunmasını dağıtarak 5-1'lik skorla ezici bir zafer kazandı. Peki, İspanya bu skorun altından kalkacak mıydı? 

     Cevabını bu gece öğrendik..Şili, Rio'da İspanya'yı 2-0'lık bir skorla yenerek adını ikinci tura yazdırdı. Bunun dışında en önemlisi ise "son Dünya Kupası Şampiyonu" İspanya, iki maçta sıfır puan alarak grup aşamasında elenmeyi garantiledi. Bu bence bu Dünya Kupasının en önemli olaylarından biri oldu. Şili taraftarı kendi oyuncularına "la roja" derler. Bunun anlamı "kırmızılar" demektir. İşin garip yönü İspanya da aynı sıfatla anılırlardı, ta ki bugüne kadar...

     Gerçek "la roja" nın kim olduğunu bence bu akşam Şili göstermiş oldu. Başarılara doymuş, heyecansız, sıkıcı bir futbolu olan İspanya, elenerek belki de futbol için en faydalı işi yapmış oldu. Göze hoş gelen, direk kaleye gidebilen ve hırslı bir anlayışın hakim olduğu bir futbol dünyası istiyoruz, bunu çok görmeyin. Sözün özü İspanya, Dörtleme yapmak için geldiği Brezilya'dan seri sonunu yapmış olarak evine dönüyor...Bu arada acaba Diego Costa, Brezilya Milli Takımını seçmediği için pişman mıdır?

                                                                                                            SAYGILARIMLA....

17 Haziran 2014 Salı

ABD YİNE YAPTI YAPACAĞINI !!

     Dün akşam gece 01.00'da Gana ile ABD karşı karşıya geldi. ABD, futbolu tam özümseyememiş ülkelerden biridir, yani ülkede beyzbol ve rugby gibi sporlar futboldan daha önde gelir. Ayrıca NBA de yine futboldan önce gelen spor dallarındandır. Bu ABD ile yoksulluklarını futbolla unutan Gana grupta karşılaştılar.

     Hepimizin aklından geçen Gana'nın galibiyetiydi. Ancak maç golle başladı diyebiliriz. Daha 30. saniye'de Clint Dempsey, Gana defansının enteresan bir hatasını değerlendirip golü buldu. Bu gol ABD'yi havaya soktu. Soktu sokmasına ama Gana öyle bir oyun oynadı ki inanın rakip takım oyunu bırakıp onları izledi. Afrikalıların nasıl bir ciğer yapısı olduğunu bilirsiniz. Ama Ganalılar ek bir ciğer taktırmış gibi koştular. Gerçekten izlerken oturduğum yerde ben bile yoruldum. Çok hızlı, çok koşmaya dayalı ve çok sert oynuyorlar. Bir pozisyonda Dempsey'in sanırım burnu kırıldı. İşin tuhaf yanı olayın sadece bir hava topu mücadelesinde ve topa yükselen Ganalının kramponu ile olması...Pozisyonu siz düşünün artık...

     Genç oyuncular ilk yarı sürekli atak geliştirdiler. Cristian Atsu, sağ kanadı adeta koridor gibi kullandı. O kullandıkça da Gana sürekli topları oraya gönderdi. Bence acemilik yaptılar çünkü bütün maç bal yapmayan arı gibi gidip gidip döndüler. Zaten gol de Atsu'nun çıkmasından sonra sol kanat organizasyonundan geldi. 82'de beraberliği yakalayan Gana, 90.dakika'da kornerden gelen topta 2.golü yedi. Bu kadar emek, çaba ve güç boşuna gitmiş oldu. Futbolu sadece Donavan'dan ibaret gören Amerikalılar, yine ne yaptılar ettiler maç boyu yaptıkları defansa rağmen 2 gol bulup grupta 3 puana uzandılar. Ha bundan sonra ilerler mi bilinmez ama bu futbolla devam edeceklerse işleri çok zor...Gana'ya ise bir önerim var; Gyan sizi bir yere götüremez artık ondan vazgeçin bence....

                                                                                                SAYGILARIMLA....

16 Haziran 2014 Pazartesi

NE KOSTARİKA NE...

     2002 Dünya Kupası finallerinin uykusuz gecelerinde ve afyonsuz sabahlarında ne de çok söylerdik bu marşı değil mi? Kimse durduramaz bizi, yıkar geçeriz ve bitiririz....Gerçekten de biz Türkiye olarak o Dünya Kupasında hem Çin'den hemde Kostarika'dan üstün durumdaydık ve altın jenerasyonumuzu yaşıyorduk.

     Şimdi o adına marş yazdığımız Kostarika, grubun ilk maçında belki de liderlik hesabı yapan Uruguay'ı 3-1 yenerek büyük bir zafer kazandı. Maç öncesi yerli yorumcularımızın yaptığı yorumlar pek de hoş değildi. Uruguay kaç tane atar diyerek yarım ağızla gülüyorlardı. Kostarika, grubun en kötü takımıydı ve 0 puan veriyorlardı ki onlara kalsa belki borçlu bile gönderebilirlerdi. Ancak işte futbol bu, kendine göre adaleti elbette olacaktır. Adeta dalga geçilen ve averaj takımı olması beklenen Kostarika, o kadar da kötü takım olmadığını aldığı galibiyetle gösterdi.

Olimpiakos'ta bu sezon güzel oyunuyla dikkat çeken Joel Campbell, ikinci yarıdaki futbolu ile ne kadar iyi bir futbolcu olduğunu tekrar gösterdi. Bryan Ruiz ve arkadaşları bu skorla gösterdi ki; futbolda herşey para ve yetenek değildir..Bazen inanmak yolun %70'inden fazla ediyor..Güçlü yapısıyla, akıllı oyunuyla ve inanmış bir zihniyetiyle bence Kostarika'yı tebrik etmek boynumuzun borcudur. Ne dersiniz 12 sene önce marş yazdığımız takım, istikrar tutturup gruptan çıkar mı? ve hatta bu inançla grup lideri olabilir?

                                                                                              SAYGILARIMLA.... 

1 Mart 2014 Cumartesi

BİROL "PARLAK" GELECEK...

   
     Şimdi size beni çok mutlu eden bir olaydan bahsedeceğim. Yıllardan beri dilimde tüy bitmişti. Artık Milli Takım gerçekten "Milli" bir havaya bürünsün diyordum. Ve sonunda en azından bir kıvılcım geldi. 5 Mart Çarşamba günü İsveç ile oynanacak dostluk maçı aday kadrosuna yine ağırlıklı olarak "üç büyüklerden" oyuncular alındı fakat bu kez hiç beklenmedik şekilde PTT 1.Lig ekibi Fethiyespor'dan Birol Parlak aday kadroya çağrıldı.

     Bu gelişme beni oldukça sevindirdi. Milli Takım prangalarından kurtulmalıydı. Belki çok etkisi olmayacak ama bu bile değişim için umut vericidir. Fatih Terim eğer bir proje uygulayacaksa bu gibi örnekleri arttırmalı. Bir kontenjan açılarak PTT 1.Lig ve diğer alt liglerden de oyuncu alınıp yetiştirilebilir. Nice yetenekli gencimizin Bjk, Gs, Fb takımlarına gelmeden Milli Takıma seçilemeyeceğini kanıksaması yüzünden çalışma arzuları törpüleniyor. Çıkışta olan bir Fethiyespor'dan oyuncu almak oldukça isabetli oldu. Bunun yanında Mehmet Akyüz gibi oyuncular da değerlendirilmelidir. Bu gibi olumlu hareketleri devam ettirirsek gerçek bir Milli heyecan yaratıp, insanların Türk Milli Takımını daha çok benimsemesini sağlarız ve bu da bize finallerin yolunu açar. Kararı alan herkese teşekkür ederim, inşaallah hayalde kalmaz..

                                                                                           SAYGILARIMLA...

22 Şubat 2014 Cumartesi

Samsung, Hayalinin Peşinden Gidenleri Arıyor

Samsung,dünya çapında ses getiren “Hayalinin Peşinden Git” kampanyası ile  tutkusunun peşinden koşanları başvuruya davet ediyor.

İstanbul, 07 Şubat 2014 - Samsung Electronics, tüm dünyada hayallerini ve tutkularını hayata geçirmek için teknolojiyi kullanan insanların sahip oldukları potansiyeli keşfetmeyi, paylaşmayı ve desteklemeyi hedefleyen “Hayalinin Peşinden Git” kampanyasını Türkiye’de başlattı. Başarılı mesleki kariyerleriyle tanınan ünlü mentorların da, başvuranlara fikir önderliği yapacağı kampanyaya başvuru için  www.hayalininpesindengit.com adresi ziyaret edilebilir. Kampanyaya başvurular 28 Şubat 2014 tarihine kadar devam ediyor.

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasının kazananları, Samsung ve mentor desteğiyle potansiyellerini açığa çıkararak, hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor.

Her gün, heyecan verici şeyler yapmak için Samsung ürünlerini kullanan insanlardan ilham alan kampanya; tutkulu kullanıcıları hayallerini ve fikirlerini paylaşmaya davet ediyor. Fotoğrafçılık, mutfak sanatları, spor ve girişimcilik alanlarında başvuruların kabul edildiği kampanyanın kazananları  projelerini hayata geçirme evresinde Samsung’un teknoloji desteğinin yanı sıra, aralarında Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz, Kantin’in sahibi ve şefi Şemsa Denizsel, Spor spikeri ve yazarı Caner Eler ve B-Fit’in kurucu ortağı, girişimci ve Schwab Vakfı tarafından “2013 Yılının Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya’nın da bulunduğu mentorlerin tecrübelerinden faydalanma fırsatı da bulacak.    

Samsung Electronics Türkiye Başkanı Yoonie Joung projeyle ilgili olarak;  “Samsung olarak teknolojinin, hayal gücüyle bir araya geldiğinde insanların hayatına anlam kazandırdığına inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, Samsung teknolojisini kullanarak farklı ve yenilikçi başarılara imza atıyor. Ortaya çıkan hikayelerin yarattığı ilham doğrultusunda geliştirdiğimiz “Hayalinin Peşinden Git”  kampanyasını Türkiye’de hayata geçirmekten mutluluk duyuyoruz. Diliyoruz ki bu proje ile, Türkiye’deki tüketicilerimizin sadece kişisel tutkularını keşfetmelerine değil, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer tüketicilere de ilham vermelerine yardımcı olacağız” dedi.

Katılım koşulları

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasına  www.hayalininpesindengit.com adresinden ya da Samsung Türkiye Facebook sayfasındaki “Launching People” uygulamasından başvurmak mümkün. Başvurular, 28 Şubat 2014 tarihine kadar gerçekleştirilebilecek.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

11 Şubat 2014 Salı

IHH IHH GAYSERİ...

   
    Kayseri şehri Türkiye ortalamasına göre gelişmiş şehirlerdendir. Mobilyası ve sanayisi ile standartları yüksektir. Ulaşım sorunsuz ve yapılaşması fazladır. Şimdi bunları neden saydığımı merak ediyorsunuzdur, hemen söyleyeyim. Demek ki futbol, ülkeden ülkeye ve hatta şehirden şehre bile değişiklik gösterebiliyor.

     Bundan seneler önce Kayseri'nin iki takımından olan Erciyesspor Süper Lige çıkmış ancak isim değişikliği sonucu Kayserispor olarak lige başlamıştı. Erciyes ismi yine alt kategoride mücadele etmeye devam etti. Uzun yıllar Kayserispor'u biz bir "Porto modeli" olarak gördük. Yönetimi, meşhur Kayseri zihniyeti ile ticarete yatkın olduğu için bunu kullanarak bir çok genç oyuncu bulup, onları yetiştirirerek parlak futbolcular olarak üst kategori takımlarına yüksek fiyatlarla satarak kendilerine bütçe oluşturdular.

     Sattığı oyunculara bir göz attığımızda Mehmet Topuz, Gökhan Ünal, Amrabat, Salih Dursun ve daha pek çok sayamadığım isim gözümüze çarpıyor. Bu transferlerden de gördüğümüz gibi Kayseri'de futbola bir endüstri gözüyle bakılıyor. Al, yetiştir ve sat formülü önemli yer tutuyor. Buna rağmen futbol izleyicisinin de beklediği bir şey var ki bu hep hayal olarak kalıyor; üst sıralarda kalan Kayserispor...


Her futbol yorumcusunun lig başlangıcında Kayserispor ile ilgili yorumu hiç değişmiyor. Her konuşan "bu sene Kayserispor'dan üstlere oynamasını bekliyorum" diyerek umudunu dile getiriyor. Ama her sezon sonunda "hayal kırıklıkları" listesinin en başına Kayseri yazılıyor. Peki sorun ne? Futbolcuyu doğru seçebilir ve ucuza alabilirken niye bu takım yukarılarda değil?  Sorunu tahmin ediyorum hepiniz içinizden geçirmişsinizdir; Şehrin ilgisizliği... Evet şehirde inanılmaz bir "futbol sevmezlik" yaygın durumda. Stadyum görkemli, biletler ucuz, takım da fena değil ama o tribünleri bir kez bile hınca hınç görmüş değilim. Bahane sanayi şehri falan olma ile alakalı değil bence çünkü Bursa da bir sanayi şehri fakat böyle bir sıkıntı görülmüyor. 

     
     Bu mesele toplumun yapısı ile ilgili olabilir. Bu kadar futbola dair lütuf varken adeta ihanet edercesine takımları yalnız bırakmanın mantıklı sebebi görünmüyor. Nice şehirlerimizin ligde takımı yokken Kayseri'nin üstüne üstlük iki takımının birden (Kayserispor,Kayseri Erciyesspor) üst ligde olmasına seyircinin verdiği bu tepki oldukça düşündürücüdür. Bana bu sene olanlar sanki takımı olmayan şehirlerin ahı gibi geliyor. İki Kayseri ekibi 13'er puan ile 17. ve 18. sırada düşmeyi bekliyorlar. 

     Buna sevinilir mi bilmem ama ben şahsen biraz da seviniyorum. Yukarıda bahsettiğim lütuflara rağmen hem takımlarına sahip çıkmayan seyirciler için hem de futbolu sadece para kazanma aracı olarak gören yöneticiler için küme düşmenin büyük bir ders olmasını arzuluyorum. Bakalım o zaman Kadir Has stadyumunda kimleri izlemeye gidecek o seyirciler ve nasıl para kazanacak o yöneticiler acaba? Durup düşünmek gerekiyor. Bence bu sezon olanlar, nice şehir takımının ahının ilahi bir adalet gibi Kayserililerin yüzlerinde patlamasıdır. Umarın kendilerine gelirler ve hep hayali kurulan bir Kayserispor'u önümüzdeki yıllarda bizlere izletirler...

                                                                                                    SAYGILARIMLA...